Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Mi? Yoksa Normal Çocuk Davranışı Mı?
16 Ekim 2016-Pazartesi
Araştırmacılar DEHB bağlantısıyla ilgili yeni bulgular elde ediyorlar
Vermont Üniversitesinden Robert Whelan ve Hugh Garavan ve bir grup uluslar arası araştırmacı, insan beyninin var olan en büyük görüntüsünü gerçekleştirdiler. Araştırmacılar 14 yaşında 1,896 gencin beyinlerini taradılar ve bağımlılığı anlamak adına daha önce bilinmeyen ağlar keşfettiler.
Nature Neuroscience dergisinde yayınlanan (internette, 29 Nisan 2012) rapor, belirli beyin yapılarının uyuşturucu kullanımından sonra mı yoksa önce mi oluştuğuna ışık tutmaktadır. Profesör Whelan ve Garavan, beyindeki belli ağların bazı ergenleri uyuşturucu ve alkolü denemeye daha yatkın yaptıklarını gözlemişlerdir – beyinlerinin farklı programlanmış olması onları daha dürtüsel yapmaktadır.
Whelan’ın VÜ’de Psikiyatri Departmanından meslektaşı olan, aynı zamanda IMAGEN adında büyük bir Avrupa araştırma projesinin İrlanda kısmının baş araştırmacılığını yapmış olan Garavan, “Bu ağlardaki farklılıklar uyuşturucu kullanımından öncesine dayanıyor gibiler” demiştir. IMAGEN, finansmanını Avrupa Birliğinin sağladığı, İrlanda, İngiltere, Fransa ve Almanya’daki ergenlerin davranışsal değerlendirmelerinin yapıldığı yeni bir araştırmadır.
Araştırmanın önemi, ergenlerdeki madde kullanımı gibi dürtüsellik sorunlarıyla ilgili beyin ağlarının DEHB olankilerden farklı olduklarının keşfedilmesidir. Şu güne kadar, madde kullanımıyla DEHB’in aynı dürtüsel kontrol ağıyla bağlantılı olduğu düşünülmekteydi.
Dr. Robert Whelan, “Davranış aynı görünebilir fakat beynin farklı bölgeleri o davranışa sebep olabilir” demektedir.
Araştırmacılar çoğunlukla dürtü kontrolle ilgili olan orbitofrontal kortekse odaklanmışlardır. Bu ağdaki artan hareketsizlik ergenlikte kötü şeyleri denemeyle ilişkilendirilebilir; marihuana, alkol, sigara veya diğer yasadışı maddeler. Seksüel deneyleme bu araştırmaya dâhil edilmemiş olsa da, o alanda bir araştırma da faydalı olacaktır.
Whelan, “Bu ağlar bazı çocuklarda diğerlerinde olduğu kadar iyi çalışmıyorlar” demektedir, bu da onları daha dürtüsel yapmaktadır.
Garavan’a göre, akranlarının baskısıyla sigara veya alkol içmeye çağırılan ergen, ailesinin gerekli uyarıları yaptığı varsayılarak, “Hayır, yapmayacağım” diyerek bu teklifi reddedecektir; öte yandan daha az orbifrontal kontrolü olan ergen, Tamam, ver bana, hadi, hadi!” diyecektir.
Araştırmacılar, işlevsel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) adında bir beyin görüntüleme tekniği kullanmışlardır. fMRI, beyin sinir aktivasyonunu ve ağ kullanımını göstermek için kan akışını kullanmaktadır. Karmaşık bir bilgisayar algoritması kan akışını değerlendirerek kullanılan beyin alanlarını bilgisayar ekranında aydınlatarak göstermektedir. Whelan’a göre, araştırmacılar dürtü kontrolüyle ilgili yedi farklı alan ayırt edebilmişlerdir. Ağlar, madde kullanıcılarında ve DEHB olanlarda farklıdır. Sonuç olarak, bazı yeni araştırmalara göre DEHB olanlar için büyük risk olarak görülen madde kullanımı aslında o kadar da büyük bir risk değildir.
Garavan, “Sonuç, dürtüselliğin parçalara ayrılıp farklı beyin bölgelerine ayrılması ve bölgelerden biri DEHB ile ilgiliyken diğerinin madde kullanımı ile ilgili olmasıdır” demektedir.
Bazı uyarılar: fMRI görüntüleme karmaşık bilgisayar algoritmalarına dayalıdır ve belirli miktar verinin analizi öznel olarak yapılmaktadır. Araştırmanın örneklemi her ne kadar büyük olsa da (1896 ergen), araştırmacıların asıl ölçtüğü şey beynin farklı yerlerinde sinirsel aktivasyon yaptığı düşünülen kan akışıdır. Başka bir deyişle henüz yeni olan fMRI teknolojisi, Mona Lisa’yı patates baskıyla resmetmeye benzemektedir; kısıtları sebebiyle yalnızca olayın dış hatlarını ortaya koymaktadır.
Peki, doğru yönde bir adım mıdır? Evet. Gerçekte var olan nörobiyolojiye göre hâlâ basit mi kalmaktadır? Evet. Ailesel ve çevresel faktörler incelenmiş midir? Hayır.
Böylesine bir araştırmayla ilgili en büyük endişem, kişi başlangıç niteliğindeki bu verilerle ne yapabileceğidir. Dürtüselliği ayarlayacak beceriler mi öğretmekteyiz yoksa öylece başka bir hap mı vermekteyiz?
fMRI, kişinin geleceğini gösterecek kristal bir küre değildir. Hâlâ hayatlarımızın kontrolünü ele alıp beyinlerimizi şekillendirmemiz gerekmektedir; sadece genlerin ve koşulların ürünü değiliz.