Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Ömür Boyu Tedavi Gerektirir
6 Kasım 2016-Pazartesi
Dikkat çekici bir şekilde uzun süreli saklama ve öğrenme için mükemmel hafıza yapılandırma nöral sürecinin başlaması için 3 ayrı katalizör gerekmektedir: dikkat, zorluk ve pratik (uygulama).
Dikkat
…Odaklanmayı okulda öğreniriz. Pencereden dışarı bakan çocuğa öğretmen “kitabına odaklan”der ve bu şekilde ne anlama geldiğini öğreniriz. Odaklanmak, tüm enerjini belli bir noktaya toplamayı ifade eder. Fakat düşünceler etrafta dolaşır ve dolaysıyla odaklanma isteği, bir sayfaya bakmak için tüm enerjini verme ve kontrol etmeye çalışma ve etrafta dolaşan zihin arasında sürekli bir savaş vardır. Dikkatin kontrolü ve konsantrasyonu olmamasına rağmen katılım için tüm enerjinizi, sinirlerinizi, kapasitenizi, beyin enerjinizi, kalbinizi, her şeyinizi vermeniz işte tam da dikkat budur.
— J Krishnamurti, The Flame of Attention
Öğrenme sürecinde kısa süreli hafızadan uzun süreli hafızaya aktarımın başlamasını sağlayan kimyasal süreç için gelen bilgiye yeterli derecede dikkat vermek gerekmektedir.
Dikkat, tipik olarak “odak” ve “konsantrasyon” ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Bu, karmaşık dikkat bilmecesini çözemeyen eş anlamlıları gibi bir bilmece sunar. Amerika psikolojisinin babası sayılan ve ünlü romancı Henry James’in kardeşi William James, yeni ufuklar açan Principles of Psychology (1890) isimli kitabında şöyle yazar:
“Herkes dikkatin ne olduğunu bilir. Dikkat, aynı anda birkaç nesneden veya düşünce trenlerinden birinin net ve canlı şekilde zihin tarafından alınarak sahiplenmesidir. Odaklanma, konsantrasyon ve bilinç temel yapısını oluşturur. Bu, başkaları ile etkin mücadele için bazı şeylerden geri çekilmeyi ima eder ve şaşkın, karışık, sersem Fransızcada “distraction” Almancada”Zerstreutheit” olarak ifade edilen durumun tam tersi durumdur”.
Tanım olarak, dikkati eldeki göreve beynin aktif bir şekilde katılımını sağlayan bilişsel süreç olarak açıklayabiliriz. Dağılma veya birden fazla görev durumunda dikkatin bölünmediği zamanlarda beyin daha yüksek kapasitede işlevini yerine getirmektedir [3].
Son zamanlarda dikkat, beynin yürütücü işlevi olarak değerlendirilmektedir. Yürütücü İşlev terimi psikologlar ve nörologlar tarafından bir şirketteki hiyerarşiye benzer olarak özel zihinsel fonksiyonlar kümesi olarak tanımlanmaktadır. Bir şirketteki yöneticiler şirketin yönünü kontrol eder ve dolaysıyla da yürütücü beyin işlevleri de beynin yönünü kontrol eder.
fMRI taramasını kullanarak yapılan araştırmalar yürütücü işlevlerin serabral korteksin prefrontal bölgesi tarafından yapıldığını ortaya koymuştur. Buna ek olarak beynin subkortikal bölgeleri özellikle limbik sistemin de rol aldığı gözükmektedir. Sadece son 10 yılda yürütücü işlevlerin bilişsel işlevler(dikkat), öz-düzenleme ve motor çıktıları üzerindeki etkisi tam olarak takdir edilmiştir. Fakat bugün bile dikkat psikoloji ve bilişsel nöroloji alanlarında en yoğun çalışılan ve tartışılan başlıklarından birisidir. Bunun sebebi dikkatin klinik ortamda bile öznel olmasından kaynaklanmaktadır. Birisinin dikkatini verdiğini düşünürsünüz fakat zihin hala dağınık dikkat üretmektedir. Dikkat kontrolünün eksikliği, dikkat eksikliği bozukluğu veya DEHB işaretidir.
Genel olarak yürütücü işlevler, problem çözme, hedefe yönelik ve kasıtlı davranışları yöneten bağlantılı ama farklı zihinsel fonksiyonlar olarak tanımlanmaktadır. Diğer tüm yürütücü işlevlerin özündeki müdahalelerin uygunluğu denetlenirken dikkatin yönlendirilmesi ve sürdürülmesi olmadığında, diğer yürütücü işlevlerin çok azı öğrenme kapasitemizi etkileyebilir.
Örneğin, öğrenme süreci esnasında kısa süreli veya çalışan hafıza kaynaklarını idare etme, uzun süreli hafızaya bilgi depolarını kodlama veya uzun süreli hafızadan bilgiyi geri getirme hepsi dikkati kontrol etme yeteneğini gerektirir.
Uzun süreli saklamayı sağlayan nöral ağların oluşması için beyni ateşleyen sürekli pratik, dikkat için zorunluluktur. Bu işlevler, bilgi işleme hızını düzenlemeyi, bütün-parça arasındaki işlemin değişimini yönetmeyi [5] ve görevi kesmeyi (devam eden etkinliği kesme ve çevirme) kapsar. Son olarak yeterliliğe ulaşma konusunda öğrenilen kavramların genellenmesi yoluyla performans uzmanlığı için de dikkat tekrar gereklidir. Doğru olarak ne öğrenmişse uygulamada zekice problem çözme insan performansının sondan bir önceki hedefidir.
Dikkatin, eğitimin tüm seviyesinde kritik bir role sahip olduğu açıktır. Fakat öğrenmenin ve değişimin temeli olan dikkat durumunda beyinde tam olarak neler oluyor? Belki de en güzel örnek, müziktir. Eğer bir konsere erkenden gittiyseniz sahneye dağılmış orkestra sanatçılarını görürsünüz. Kimisi diğer sanatçıyla konuşur, kimisi akşamki müziği tekrar ederken kâğıtları karıştırır, kimisi bu akşamki müziğinin provasını yapar veya kimisi de enstrümanını ayarlar. Hepsi bir orkestranın bir parçası iken şuanda birlik değiller hatta oldukça kaotik gözükmektedir. Biraz sonra şef sahneye çıkar. Batonunu hafifçe vurmasıyla tüm müzisyenler aktif olarak katılır, kaos biter ve tüm sanatçılar neşeli bir melodiyle açılan müziği birlikte çalmaya başlar.
Bu örnek beyinde neler olduğuna benzer bir durumdur. Odaklanmamış durumda birçok ağ başlamış, alakasız düşüncelerle sürüklenip duran beynimiz çok gürültülüdür ve kolayca bir andan bir ana dikkatimiz dağılmaktadır. Şimdi, bir iç şefimizin olduğunu düşünelim. İç şefin batonunu hafifçe vurmasıyla nöral ağlarımız senkronize olarak ateşlenmeye başlar. Odağımız yönlendirilir, kaos ve lakırdı zihnimizin dışına atılır. Bu durum, karşılaşılan bir zorlukla başarılır veya beynin kendisi yönlendirir. Bununla birlikte nöronların senkronize ateşlenmesi AE için temel olan ve görüntülenebilen özel elektriksel örüntü üretir. Aynı zamanda bu süreç, stres veya kaygı gibi refleksif davranışsal tepkileri kontrol etmeyi de öğretir.
Zorluk (Challenge)
Zorluk da öğrenme süreci için temel teşkil eder. Öğrenme bağlamında zorluk, aksiyon için bir çağrı veya içsel veya dışsal uyarıcıların sebep olduğu katılım olarak değerlendirilebilir. Dikkat ve pratik yapma ile birleşiminde zorluk, beynin nöral mimarisindeki değişim sürecini başlatmak için gerekli temel bileşendir.
.
İnsan beyni, yerkürenin geçmişindeki boynuzlu titanothere ve kılıç dişli kediler şekillerini içeren katmanlar gibi geçmişin fosil hafızalarını içerir.
— saygın antropolog Loren Eisley
Eisley’in de belirttiği gibi beynin şuan ki mimarisi onun geçmişine dayanmaktadır; beynin zorluğa dayalı olarak geliştiği gözükmektedir. The Brain[2], isimli kitabında Dr. Richard Restak şöyle yazmaktadır:
İlk insanlar etçildi ve insan beyni el ve ayak kıvraklığını sağlayan nöral ağları geliştirdi….. Yırtıcılara karşı silah ve gelişmiş aletler kullanarak insan beyni daha da büyüdü. Birçok antropolog ve psikobiyolog et yeme ve avcılığın beyin gelişiminde ve ilk kültürün oluşumunda birincil uyarıcı olduğu konusunda görüş birliği içerisindedir.
Bundan dolayı bugün de beynin değişim ve tekrar şebekeleşme yeteneği zorluğa dayanmaktadır. Birisi yeni bir bilgiyle karşılaştığında beyin bununla meşgul olur ve çözmeye çalışır. Yaptığı anlamlandırmaya göre tekrar şebekeleşme oluşur. Bu durumda zorluk, hafızanın saklanması ve öğrenme için yeni nöral bağlantıyı başlatabilecek önemli bir katalizör olarak görev yapar. Beynimiz geçmişine dayalı olarak bu işe hazır durumdadır. Tersine, zorluk olmadan veya bilinen bir bilgiyle karşılaştığında beyin sadece hafızayı işe koşar. Tekrar şebekeleşmeye gerek kalmaz.
Pratik Yapma
Bir şeyi öğrendiğimizde hafızadaki ağ oldukça kırılgan yapıdadır. Örneğin, ilk defa çarpım tablosunu öğrendiğinizde onları hatırlamanız oldukça güçtür. Tekrarlı pratiklerle bu bilgiyi saklayan nöron ağı fiziksel olarak büyür ve ağdaki hücreler arası bilginin daha hızlı transferini sağlayacak şekilde ağ birbirine yaklaşır. Eğer ağ çok yoğun olarak kullanılmazsa, çürüyebilir ve çarpım tablomuzun “paslandığını” söyleyebiliriz. Bununla birlikte nöronların uzun yaşam süreleri olmasına rağmen bazı bileşenleri hasarın çoğalmasının önlemek için sürekli yenilenir. Örneğin, nöronlar hücre zarındaki lipitleri veya hücresel proteinleri sürekli yeniler. İlk pratikler, nöral bağlantının oluşmasına yardım ederken sürekli pratikler hedeflenen nöral ağda güçlü ve süreğen bağlantıların oluşmasına yardımcı olur.
Aynı zamanda iyi eğitimciler bazı pratik yöntemlerinin özellikle planlanmış pratiklerin –eğitim sırasında zorluk oluşturma sanatı- basit ezberden veya anlamsız öğretimden daha büyük sonuçlar ürettiğini bilir. Planlanmış pratikler, ileride daha detaylı ele alınacaktır.
Değişimin Kimyası
Bir eğitimcinin dersine dikkatinizi verdiyseniz veya bir zorlukla karşılaşmışsanız bilim adamlarına göre kalıcı hafızanın oluşmasını sağlayacak sürecin kıvılcımı ateşlenir. Bu, nöronun köklerinin veya dendritlerin sinyali aldığı zamandır. Koşullar uygun olduğunda bu gelen sinyaller A protein kinaz içeren reaksiyonlara neden olur ki bu reaksiyonlar da hücre çekirdeğindeki CREB aktivatörünü başlatır. Bu, hücrenin DNA’sındaki genleri aktive etmek için CREB aktivatör proteinlerini ateşler. Şaşırtıcı bir şekilde biz bir zorluğa dikkat ettiğimizde uzun süre saklama ve öğrenme sürecini harekete geçiren bazı genleri ateşler. Bu genler, bir hafızayı sabitleyen proteinlerin üretiminin planı için kullanılan RNA mesajlarına dönüştürülür.
Beyindeki hippokampüs, hafıza, duygu ve öğrenmenin merkezidir. Bu üç özelliğin birbiriyle sıkı bağlantısı vardır. Hücrelerin kalıcı hafıza ve uzmanlığı oluşturmak için hippokampüse doğru göç etmesiyle hücrelerin kütle ve hacimlerinin arttığı belgelenmiştir [1].
Özet
Nasıl öğrendiğimizle ilgili temel bilgilere sahip olmamıza rağmen “öğrenme için ne kadar dikkat, zorluk veya pratik yeterlidir?” gibi çok sayıda gizemli sorular bulunmaktadır. Cevapların öğrenciyle, onun genetik yapısıyla ve hâlihazırdaki ağlarıyla (bilgi altyapısı) bağlantılı olduğu gözükmektedir. Ne olursa olsun, biz bu katalizörlerin öğrenmenin gerçekleşmesinde bir yerlerde olması gerektiğini kesin olarak biliyoruz. Gelecek bölümlerde değineceğimiz gibi AE’nin gücü bu katalizörleri büyük ölçüde geliştirmesinden kaynaklanmaktadır.
6 Kasım 2016-Pazartesi
7 Kasım 2016-Salı
9 Kasım 2016-Perşembe
10 Kasım 2016-Cuma
11 Kasım 2016-Cumartesi